Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla.
21 Eylül 2017 Perşembe günü (1 Muharrem 1439) itibariyle Hicrî yeni bir yıla girmiş bulunmaktayız. Kur’an-ı Kerim’de "Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır" (Tevbe, 9/36) buyrulmaktadır. Bu aylardan biri de Peygamberimiz (s.a.s)'in “Allah’ın ayı” (Tirmizi, Savm, 40) olarak belirttiği, Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayıdır. Muharrem "ziyade hürmetli" demektir. Muharrem Allah'a kulluğun, ubudiyyetin, hürmetin, taat ve ibadetlerin artırılıp haramlardan daha fazla kaçınılması, insanlar arasında barış ve huzurun hâkim olması gereken bir aydır.
Muharrem ayı, Manevi hayatımızın temeli olan oruç, hac gibi ibadetler ile dini gün ve geceler hicri takvime göre düzenlenmesi ve bu ayların başlangıcı olma açısından bizler için büyük bir öneme haizdir. Muharremin onuncu günü olan Aşure günü de insanlık tarihi açısından insanlara büyük derslerin verildiği ibretlerle dolu bir zaman dilimidir. Zira Hz. Musa ve İsrail Oğullarının Firavunun zulmünden Aşure günü kurtulduğu, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi dağına bugünde oturduğu rivayet edilmektedir. Hz Peygamber (s.a.s) Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşure gününde oruç tuttuklarını görünce onlara niçin oruç tuttuklarını sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Allah o günde İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardı, Hz. Musa o gün oruç tuttu” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.s.): “Ben Musa’ya sizden daha layığım” (Buhari, Savm, 69) buyurarak o günde oruç tutmuş ve ashabına da oruç tutmalarını tavsiye etmiştir. (Bkz.,İslam Ansiklopedisi, c.4, s.25) Yalnızca Aşure günü oruç tutulması Yahudilere benzeme endişesi ile mekruh görülmüş, Muharrem ayının 10. Günü ile birlikte 9. veya 11. gününü de oruçlu geçirmek tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) Muharrem ayının sadece 10. günü oruç tutmamış (Tirmizi, Savm, 50) ve "Muharrem'in 9. ve 10. günü oruç tutunuz. Yahudilere muhalefet ediniz" buyurmuştur (Timizi, Savm, 49).
Muharrem, aynı zamanda müminlerin gönüllerinde derin yaralar açan Kerbela olayının yaşandığı aydır. Kerbela son derece acı ve son derece ibretlik derin hikmetlerle dolu bir hadisedir. Peygamberimizin isimlerini bizzat kendisinin koyduğu, “cennet gençlerinin efendileri” (İbni Mace, Sünen,11/4) sözüyle taltif ettiği, Hz Ali ve Hz Fatıma’nın iki ciğerparesinden biri olan Hz Hüseyin Efendimizin ve yetmişten fazla Müslümanın şehit edildiği yerdir. Müslümanların gönüllerinde bu elim hadisenin hüznü yaşanırken aynı acıların bir daha tekrarlanmaması için Muharremi ve Kerbelayı doğru okuyup anlamaya ve ibret almaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Hz. Hüseyin Efendimiz mücadelesiyle hak yoluna koyduğu canıyla bize batıla karşı bir olmayı, fedakârlığı öğretmiştir. Toplum bünyesini sarsan, vicdanları sızlatan tahripkâr ve sinsi planlar tarih boyunca var olmuş ve olmaya devam edecektir. Müminler ümmet bilinci ve feraseti ile Kuran ışığında, Rasulullah’ın önderliğinde bir olmayı, barışı, huzuru ve kardeşliği temin etmeyi başarmalıdır.
Millet olarak farklılıklarımızı zenginlik olarak telakki edip birlikte yaşamanın gereği olarak sevinç ve kederi, muhabbet ve meşakkati paylaşmaya devam etmek zorundayız. Aksi takdirde tarihimizden gerekli dersleri çıkaramadığız zaman tefrika ve parçalanma kaçınılmaz olacaktır. Müslümanlar olarak İslamı tatbiki olarak yaşamadığımız müddetçe zelil olur, güç odaklarının menfaatlerine teslim olmuş oluruz. Ya kardeş olacağız ya da zelil olacağız. Rabbim bu milleti her iki alemde Azîz etsin.
Bu vesile ile başta Ispartamız olmak üzere milletimiz ve tüm İslam aleminin Hicri yeni yılını kutluyor, Hz Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, Arakanda ve Dünyanın çeşitli yerlerinde zulüm gören kardeşlerimizin bir an önce bu sıkıntılardan kurtulup Müslümanlar arasında sevgi ve kardeşliğin hâkim olmasını yüce Mevlâ'dan niyaz ediyorum.
Galip AKIN
İl Müftüsü